Sabahlayarak Ders Çalışmak Üzerine


 
Gün içerisinde çalışamadığını söyleyenler, gün içindeki çalışması içine sinmeyenler en çok bu yöntemi tercih ediyor: Sabahlamak!

Gerek gece saatlerinde evin daha sakin olması, gerek erken yatıp kalkma alışkanlığının olmaması, gerekse de bazı yerlerde okudukları ve bazı duydukları sayesinde öğrencilerin bir kısmı sabahlamayı; gece uyumak yerine gün ağarana dek çalışıp sonra uyumayı seçiyor. Bense buna olanca gücümle karşı çıkıyorum. 

Gece uykusunun diğer saatlerde uyunan uykulardan birçok farklılığı ve yararı var. Gece uykusundan kastımız 21:00-07:00 saatleri arasında uykuda geçirdiğiniz süre manasına geliyor. 

Vücudumuz bu saatler arasında Melatonin adında bir hormon salgılıyor. Bu hormonu salgılamanın ön koşulu ise karanlıkta olmak. Bırakın güneş ışığını, odanızdaki gece lambası ya da telefonunuzun ışığı bile melatonin salgılamanızı anında durdurma becerisine sahip. Melatonin ne yapıyor? Öncelikle sizi rahatlatıyor biraz ve uykuya daldırıyor, sonra da beyninizin gün içerisindeki aktivitesini hafızaya düzgün bir şekilde kaydetmenize yardımcı oluyor. O esnada hasarlı yerleri düzeltiyor. Yani beyninizin günlük bakım ve güncellemesini yapıyor. Sabaha dinç ve temiz bir beyin ile uyanmanızı sağlıyor. Gece uyumadığınızda melatonin salgınız azaldığından bu işlemler gerekli şekilde gerçekleşmiyor. Bunun sonucunda da öğrenme güçlüğü, yorgunluk, hafızada tutmada sıkıntı, bilgilerin karıştırılması ya da unutulması, yorumlama becerisinde bozulmalar vb. sorunlar ortaya çıkıyor. Aynı zamanda umutsuzluk, iç sıkıntısı, depresif ruh hali de gece uykusundan yoksun kişilerde sık rastlanan özellikler arasında yer alıyor.

Daha özetle anlatmaya çalışırsak: Gece uyumayan bir insanın beyni tam performansla çalışamıyor. Amacı daha çok öğrenmek ve başarılı olmak olan birinin gece uyumaması bile bile lades demek anlamına geliyor. 

Kimi arkadaşlarımız gece daha iyi öğrendiklerini ve daha rahat çalıştıklarını söylüyorlar. Gözden kaçırdıkları noktaysa şu: Evet gece bilgi beyninize daha rahat ulaşıyormuş gibi gelebilir ve fakat o bilginin doğru yerde uzun süre kalması ve kullanılabilir olması için beyninizin o bilgiyi işlemesi gerekir. Gece uykusunun yaptığı da budur. Siz bilgiyi alıyorsunuz, fakat işlemiyorsunuz. Asıl ihtiyacınız olanı almıyor, sadece kitap başında daha uzun saatler geçirerek vicdanınızı rahatlatmış oluyorsunuz. Sonunda kurulan cümle ise şu oluyor: "Ya deli gibi çalıştım o kadar, gördüm ben bu konuyu ama cevap neydiii!! Dilimin ucunda yaa uff! Hatırliycam!! Hatırlamam lazım! Kırmızıyla yazıyordu hatta! Neydi neydi neydi?!" 
Sayfa numarasına kadar gözünüzün önünde olan şey bir türlü akla gelemiyor sorulduğunda. Çünkü bilgi o esnada alındı, ama işlenmedi ve gitti. Sınav bitip, cevap kontrolü için notlarınıza tekrar baktığınızda "Yaaaaaaa biliyoduuummm!!" dediniz. Artık o bilgiyi asla unutmayacaksınız. Ama artık çok geç.

Kendisinin istisna olduğunu düşünenleriniz varsa: İstisna olmanın tek yolu insan olmamak diyebiliriz. Biyolojik Saat dediğimiz; bizim kullandığımız göreceli zaman kavramından bağımsız olarak işleyen vücut saatimiz yeni çıkmış bir şey değil. Bin yıllarca gelişmiş kalıtımsal bir hadise. Vücudunuz doğa kanunlarıyla çalışır; insan yapması olan kavramları algılayamaz. Sınavlar, programlar, planlamalar... Bunlar hep insan eliyle geliştirilmiş şeylerdir. Biz kendi kendimize bunlara uymaya çalışırız. Vücudunuzun ise tek bildiği kendi temel ihtiyaçlarıdır. Onun için saat yoktur. 1 saat daha çalışayım sonra melatonin salgılayayım demez. Aydınlıksa günlük işlemler, karanlıksa uyku ve salgı zamanı! Bu ayarı bozmaya, yeniden ayarlamaya çalışanlarsa ne yazık ki ileride bozulmaları fark ederler. Doğayla uğraşmak fayda getirmez. İlla bir şeylerden feragat edilmesi gerekiyorsa bunlar doğal ihtiyaçlar olmamalıdır. Çünkü sağlığınız bozulduğunda en büyük başarılar bile keyif getirmeyecektir, aksine üzecektir. 

Sabahlamaktan ölen olmadığı sanılmaktadır. Halbuki bir insanın başına ölmek dışında da pekala nahoş durumlar gelebilir. Az uyku ve vakitsiz uyku dolayısıyla yorulan vücudunuz alarm verir! Önce yorgunluk, sonra beyinde uyuşma, akabinde halüsinasyonlar... En sonunda bayılırsınız, yani vücudunuz "shut down" olur, kendini kapatır. 

Bir insanın en uzun uyumadan durduğu süre Dünya Rekoru 11 gündür. (Bu süreçte herhangi bir ders çalışması vs. gerekli değil tabii ki. Sadece uykusuz durma denemesi yapıyor.) 11 gün hiç uykusuz durmakla 15 gün 3-4 saat uykuyla ayakta kalmaya çalışmak arasında çok çok büyük farklar olduğu söylenemez. Ayakta kalma süreniz uzar ama eninde sonunda uyku ve yorgunluk sizi yenecektir. Rekor sahibi Randy Garner'dan uykusuzluğunun 10. gününde 100'den başlayıp 7 çıkara çıkara saymasını istiyorlar. Garner 65'e geldiğinde duruyor. Neden durduğu sorulduğunda benim vermesini beklediğim cevap "Çıkaramıyorum, işlemi yapamıyorum." idi. Kendisiyse çok daha vurucu bir cevap veriyor: Ne yapmaya çalıştığımı unuttum. Adam 65'ten 7'yi çıkarmayı değil hepten naptığını unutmuş. Buradan çıkarabileceğimiz sonuç, uykusuzluğun getirdiği uyuşturucu etki ile siz belki işlemleri unutmazsınız ama Türev nasıl alınırı unutabilirsiniz sınavda. Veyahut bir yazarın tipi ve dönemi aklınızda kalırken eserleri uçuup gidebilir. Halbuki çok rahat çalışmıştınız! 

Demem o ki: Uyuyun. Gece uyuyun. Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu sürece uyuyun. Yetişkinlerin yazdığı kitaplarda uykunun gereksiz zaman kaybı olduğunu okuyor olabilirsiniz. Unutmayın; sizin vücudunuz henüz "yetişkin" değil ve hırs ile sağlığını yok sayan çok büyük adamları erken yaşlarda kaybediyoruz. Başarı sadece para kazanmak, tanınmak, terfi etmek değildir. Bunların hiçbiri sağlığınızdan değerli değildir. Hırslarınız sağlığınızın önüne geçerse, evet bir gün Başarı Hikayesi sayfalarında adınızı ve hikayenizi okuyabiliriz ve ama o sırada siz nerede olursunuz... Onu bilemiyorum.

Yorumlar