Şimdiye dek ders çalışmak ya da istediğin bir şeyi gerçekleştirmek için yapman gerekenlere dair birçok video izlemiş ve belki birkaç yazı, hatta kitap okumuş olabilirsin. Bu içeriklerde genelde beyni baştan programlamaktan, beyni kandırmaktan, hacklemekten falan bahsedilir. Biraz bu "İstediğini başarmanın sihirli formülü"nün içeriğinden bahsetmek istiyorum.
Davranışlarımız yani hangi durumda ne yapmayı tercih ettiğimiz duygularımıza bağlıdır. Hissettiğimiz şeye göre harekete geçeriz (bazen de donar kalırız ve hiçbir şey yapmayız, ki aslında hiçbir şey yapmamak da bir davranıştır.) Duygularımızı ise ne düşündüğümüz şekillendirir. Kafamızdan geçen cümle bizim için çok önemli. Bu cümlenin içeriği de, o içerikteki kelimelerin bizim için anlamı da bizim ne yapıp ne yapmadığımızı belirliyor. Bu denklemi sık sık instagramda da paylaştığım için biliyorsunuzdur. Beyni hacklemek için de düşüncelerinizi değiştirin derler. NLP diye bir teknik var hatta sırf bunun üstüne. Neuro Language Programming. İsmi çok havalı ama yaptığın şey düşüncedeki cümleyi değiştirince hissini değiştirmece. Ya yapamazsam diyorsun, ya yaparsan diyor. Herkes beni geçti diyorsun, "Herkes kim?" diyor, "Fatma" diyorsun. Herkesin değil sadece bir kişinin seni geçmiş olması daha az sıkışmış hissettiriyor. (Ben de bu tekniği sıkça kullanıyorum.)
Peki bizim ne zaman ne düşündüğümüzü ne belirliyor?
İşte bu sorunun cevabındaki farklılık çalışmak istediği anda çalışabilenle çalışmak isteyip de çalışamayanı; sigarayı bırakabilenle bırakamayanı; diyetle 20 kilo verenle senelerdir her pazartesi diyete başlayıp öğlene bırakanı; sevdiğini çat diye söyleyebilenle sonsuza dek kalbine gömeni... Hepimizi birbirimizden ayıran şey bu. Ne zaman ne düşündüğümüz. Hangi durumda ne düşündüğümüzü değiştirebiliyorsak, o durum karşısındaki davranışımızı da değiştirmek mümkün oluyor. Şimdiye kadarkileri NLP ile değiştirebiliriz de bundan sonra ne düşüneceğimize de şimdiden bir el atsak, bambaşka bir hayatımız da olabilir. Ondan bu yazıyı yazasım geldi.
Ne düşüneceğimizi değiştirmek her zaman sandığımız kadar kolay olmayabiliyor. Burada devreye genlerimiz, nasıl yetiştiğimiz, nerede kimlerce yetiştirildiğimiz yani fiziğimiz ve karakterimiz ve mizacımız giriyor. Seneler içinde büyürken başımıza gelen her olayla, her duyduğumuzla her gördüğümüzle, her yaşadığımız şeyle değişiyoruz. Alışkanlıklarımız da, değerlerimiz de böylece şekilleniyor.
Değiştirmek istediğimiz düşünce değerlerimize ve o zamana kadarki alışkanlıklarımıza ne kadar uygunsa o kadar kolay değişiyor. Ne kadar uzaksa o kadar da zorluyor. Tam bu noktada iş bir sarmala dönüşüyor işte.
Alışkanlıkların, sık tekrarladığın davranışlarının bir sonucu, davranışların duygularının, duyguların düşüncelerinin ve düşüncelerin de alışkanlıklarının ve değerlerinin.
Değerlerin dediğim, hayatta önemli gördüğün şeylerin sıralaması. Kimisi için enerjisini korumak daha önemliyken kimisi için takdir edilmek; kimisi için sağlık daha önemliyken kimisi için birisinin kendisine kızmaması... Senin için değerli olan neyse onu önceleyen biçimde kuruyorsun kafandaki cümleleri. Denklem de duruma göre değişiyor. Misal, sağlığın keyfinden daha önemli olabilir, o durumda sağlığını koruyacak olan davranışa yönelirsin; ama keyfin üniversiteye girmekten önemlidir keyfine uygun olana yönelirsin. Keyfin de önemlidir, sağlığın da önemlidir ama bir de başkalarının ne diyeceğini düşünürsün; bir çıkmaza girersin. Buna da değerler çatışması deniyor. Çatışma yaşıyorsan, netlik kazanmamış bir şeyler vardır. Değerin de altında yatan şeyler var sonuçta. Belki başkalarının ne diyeceği senin için önemli değil, ama sen annen için önemli olduğunu düşünüyorsun ve annen önemli. Ondan sana başkalarının ne dediğine çok takılıyormuşsun gibi geliyordur. Halbuki annenle konuşsan durumu halletsen, için rahatlayacak. Yahut, takdir edilmek de önemli ama sağlığın da önemli. Ama herkes tarafında mı takdir edilmek önemli belli biri tarafından mı? O belli biri tarafından takdir edilmek neden önemli ki, ne yaşadınız... Gibi gibi.
"Ya yapamazsam!" cümlesinin arkasında, daha evvel başlayıp yarım bıraktığın yahut hiç başlamadığın şeyler var olabilir mesela. Yarım bıraktıklarının arkasındaysa enerjini daha fazla o işe harcamak yerine başka şeyi tercih etmen, çünkü o başka şeyin senin alışkanlıklarına daha yakın olması, sana daha kolay ve rahat hissettirmesi. Neden daha kolay ve rahat hissettiriyor ki? Bunun sebebi, daha evvel kendince çok çaba harcayıp yaptığın bir şeyin ihtiyaç duyduğun takdiri görmemiş olması, yeterince önemsenmemiş olması yahut yerilmiş/kızılmış olması bile olabilir.
"Kendi kendime çalışamıyorum. Ne yapsam olmuyor." cümlesinin arkasında şimdiye dek hep birilerini memnun etmek için harekete geçmiş olmak var mesela. Sınırları, sorumlulukları hep başkasının belirlemiş olması, hep başkasının teşviki... Kendi kendine karar verme ihtiyacına düşmemiş olmak, çünkü birilerinin hep ne yapacağını söylemiş ya da senin yerine seçmiş olması.
"Yeterince çalışmış hissetmiyorum." diyorsun ya... Orada bir onay arayışı var. Çünkü "Yeteri ne kadar?" cümlesini kendine sorduğunda birden fark edeceksin ki, başkalarının yeterli gördüğü kadarını kendine sınır olarak belirlemişsin. Kafana birilerinin cümleleri "Olması gereken bu." şeklinde yerleşmiş. Oysa sonuçların istediğin gibi geliyor, ona rağmen onların dediklerinin aynısı olmayınca gereken onayı kendine vermiyorsun ve hırpalamaya devam ediyorsun. Yetersizliğin arkasında hep kıyaslanmış olmak da yatabilir.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Değerlerinin ne olduğunu, neyin gerçekten senin için daha önemli olduğunu belirlediğinde davranışın değişiyor. Yahut, değerini değiştirmek istemiyorsan (Bu da kesinlikle bir seçenek) bu sefer varmak istediğin sonucu ve davranışının ne olması istediğini değiştiriyorsun. Her iki durumda da o içindeki sıkışmışlık hissinden kurtulmak mümkün oluyor.
Özetle: Bir şey "yapmak" istiyorsan, ama yapmıyorsan öncelikle o şeyi yapmakla ilgili ne hissettiğini ve bu hisse hangi düşüncelerinin sebep olduğunu sorman gerekiyor kendine. O düşüncedeki anahtar kelimelerin senin için anlamı ne? Yeterince senin için ne demek? Yapmak, başarmak, değiştirmek ne demek? Tam olarak belirlemelisin bunları. Belirsiz bir şey kalmamalı. Miktar, süre, içerik tam olarak kafanda nasıl canlanıyor?
Sonra bu düşünceye hangi alışkanlığın sebep oluyor bunu bulmalısın ve tabii yanında da hangi önceliğin/değerin şekillendirdi bu alışkanlığı? Ne zamandır var bu alışkanlık sende? Çok eski olanları değiştirmek daha zor tabii, ama belki de alışkanlığının senin için değeri o kadar da fazla değildir yahut belki o alışkanlıktan daha değerli bir şey vardır senin için? Senelerce sigarayı bırakamayan insanlar sağlıkları somut biçimde tehlikeye girdiğinde birden bırakabiliyorlar mesela. Neden? Yıllarca söylemde kalan sağlıkları o ana kadar sigaranın verdiği şey her neyse onun kadar değerli gelmiyor. Ama sağlık bozuldu mu, değerler değişiveriyor. Sağlığı bozulmasına rağmen sigarayı bırakmayanlar içinse kendi hayatlarının değerini sorgulamak gerek mesela.
Çoğu öğrencim için bir öğretmenin ya da bir büyüğün ya da arkadaşlarının ne düşündüğü, kendisinin ne istediğinden daha önemli. Burada da sorgulanması gereken bir değer durumu var. Bu durumda değeri değiştirmek zor gelirse, insanlardan uzak değil insanların gözü önünde çalışmayı seçip kendi alışkanlığınıza daha uyumlu bir ortam yaratabilirsiniz.
1) Değeri değiştirmek
2) Koşulları alışkanlığa daha yakın hale getirmeye çalışmak
3) Kafada kurulan cümlenin kelimelerini değiştirmek
İşte bizlere beyni hacklemek, hayatın iplerini kendi eline almak vb. süslü başlıklarla sunulan her şeyin temelinde tam olarak bu döngü yatıyor. Hiçbir şeyi değiştirmeksizin farklı sonuç alınmıyor. Lakin, herkesin de o sonucu almaya ihtiyacı olmama ihtimali de var. Yeter ki neyin kendisi için neden daha önemli olduğunu bilsin. Belki de önemli olanın önemli kalmasına karar verecek... Olamaz mı?
Yorumlar