YKS'ye Girecek Öğrencilerin Ailelerine Notlar #2

Sınava hazırlanmayı dünyanın en önemli olayı haline getirmeyin.


Siz çok önemli bir toplantıya hazırlanırken ya da çok önemli bir sunum hazırlarken bütün ev halkının evham yaptığını gördünüz mü? Çocuğunuz siz iş yetiştireceksiniz diye gezmesini erteliyor mu? Eşiniz size uzaktan acıyan gözlerle bakıp bakıp iç çekiyor mu? Her misafirliğe gittiğinizde ya da birisi size geldiğinde “Bizimki de sunuma hazırlanıyor işte…” diye başlayan uzuuun muhabbetler açılıyor mu? Siz iş yetiştirmek zorunda olduğunuz zamanlarda bu sohbetlerin sonunda şirketinizin ne kadar acımasız, ne kadar çarpık vs. olduğu söylenerek kafanız bulandırılıyor mu? Siz ne zaman TV izlemek, yemek yemek, biraz kafa dağıtmak isteseniz eşiniz sizi gördüğü yerde iğneli iğneli “Git işini bitir, herkes terfi alacak sen yerinde sayıyorsun!” diyor mu?

Ben söyleyeyim. Bunların yarısı bile olmuyor.

Bu sınav çocuğunuzun geleceği için bir adım. Bu sınavın bir yıl sonra tekrarı var. Bir yıl çok uzun bir zaman değil. Daha geçen gün siz dediniz “Daha dün gibi!” diye. O zaman bu kaos niye? Bu “Yeter ki çalışsın biz bu sene hiçbir şey yapmayalım, ama o da yapmasın, sadece çalışsın!” halleri niye? Evet, başarı istiyorsunuz, evet iyi bir geleceği olsun istiyorsunuz. Ama rica ediyorum, lütfen YKS ve üniversiteye girmek dünyanın en önemli şeyiymiş gibi davranmaktan, evhamlanmaktan, o acıyarak bakan gözlerden, o her gelene dert yanmalardan vazgeçin.

Bugün YKS yarın başka bir sınav ya da sistem olacak. Çocuğunuz üniversiteye başlarsa daha ilk vizesine çalışırken “YKS’ye çalışmak ne kolaymış.”, diyecek. Giremezse tekrar hazırlanacak. Hatta ve hatta (bazı veliler bu kısımda kalp krizi geçirebilir, aman dikkat :) ) çocuğunuz üniversiteye şu an gitmek istemediğine karar verirse bile dünyanın sonu değil. Üniversite günümüzde başarının yegâne anahtarı değil. Evet, önemli; evet birçok şey için gerekli ama her şeyin başı veya sonu değil. Bunu siz benden bile iyi biliyorsunuz.

İçinde eğlence ve gezmeyi içeren aktivitelerinizi erteleyip durmayın. Yemek saatlerinizi, aile kurallarınızı YKS için değiştirmeyin. Evde olağanüstü hal varmış gibi davranmayın. Ev ve aile düzeninizi koruyun. Siz sakin olun ki o da sakin olsun. Siz bilinçli ve anlayışlı olun ki, çocuğunuzun içi huzurlu olsun.

Ona sormadan kafanızdan meslek belirlemeyin!


“Bizim bütün aile doktor, oğlumuz da haliyle doktor olacak kehkeh…”
“Öğretmen olacak benim yavrum! Ben olamadım, çok istedim, benim güzel kızım olacak!”
“Yavrum sen bu kafayla nasıl mühendis olacaksın?!”
“Doktor, avukat, mühendis olamazsan para kazanamazsın, aç kalırsın!”
“Biz sen abuk subuk bir bölüm oku da işsiz kal diye mi ödüyoruz o kadar parayı!?” (Favorim)

Sizin cümleniz hangisi?

Her ebeveynin gönlünden çocuğu için geçirdiği bir meslek vardır. Yirminci kere tekrarlıyoruz belki ama çocuğunuz için en iyisini istiyorsunuz. Peki sizin için “En İyi” ne demek? Sizin seçtiğiniz mesleğin çocuk için en iyisi olduğunu nereden biliyorsunuz?
Kendim dâhil o kadar çok insan tanıyorum ki üniversitede okuyacağı bölümü kendisine değil ailesine göre seçip mutsuz olan. Senelerini yitiren. Ailesini bunun için asla affetmeyen. Çocuğunuz için istediğiniz bu mu? Çocuğunuz mühendis olmazsa, doktor olmazsa, avukat olmazsa onu daha az mı seveceksiniz? 

Çocuğunuz, sizin hayallerinizi gerçekleştirmek üzere dünyaya gönderilmiş bir varlık değil. Nasıl ki siz de kendi ailenizin gerçekleştiremediği hayalleri gerçekleştirmek için açılmış yeni bir sayfa değilseniz, onlar da sizin yeni sayfanız değil. Onun hayatı kendisine ait. O, sizin ona çizdiğiniz yolda mutlu olamayabilir. Siz çok iyi bir cerrahsınız diye o da bundan keyif alamaz. “E biz keyif aldığımızdan mı yapıyoruz?” diyebilirsiniz, bu tamamen sizin probleminiz.

Bir diğer konu da iş bulma, para kazanma, rahat bir hayat sürme konusu. Hala sadece mühendis, doktor, avukat olmayınca para kazanılmadığını düşünüyorsanız size ilk söyleyeceğim şey bu ülkede şu an her 3 mezundan 1’inin işsiz olduğu, geri kalanın yarısının da kendi okuduğu bölümle çok alakasız bir meslekle uğraştığıdır. Bu da bize gösteriyor ki, artık bölümü ne olursa olsun çocuğunuz işsiz kalabilir. Üniversitede okumak; hatta çok iyi bir üniversitede okumak çocuğunuza iş garantisi vermiyor. Mutluluğu parayla ölçmek ise tamamen ayrı bir yazı konusu. Şunu unutmayın: Başarılı insanlar mutlu olmaz, mutlu olan insanlar başarılı olur.

Çocuğunuz içinden geçen mesleği söylediğinde ona söylemeniz gereken şey “O bölümü okursan para kazanamazsın!” diye sinirlenmek değil, “O bölümü okursan kendini ne şekilde geliştirmelisin ki para kazanabilesin?” diyerek yapıcı bir yaklaşım sergilemek olmalı. Kendisi mühendis olmak istiyorsa onlarca mühendislik bölümünden hangisinin onun becerilerine ve karakterine uygun olduğunu birlikte araştırmalısınız. Ne olacaksa kendi olmalı, neyden vazgeçmek istiyorsa kendi vazgeçmeli. Kararlarını kendi veren kişi kendi sorumluluğunu kendi alacağı için ileride olası bir kötü koşulda toparlanması, baştan başlaması daha kolaydır. Kendisini yanlış yönlendiren insanları suçlayacağı vakti geri ayağa kalkmak için harcar. Bu beceriyi ona kazandırmalısınız. Bunu da kararı ona bırakmak ve hedefine ulaşmak için gereken desteği vererek yapmalısınız.

İsteksiz bir avukat olup 35 yaşında hayattan soğuyacağına; mutlu bir sosyolog olmasını tercih etmelisiniz. Onu dünyaya getiren kişi olarak onun mutluluğunu desteklemek sizin en büyük görevlerinizden biri. Bunu başaracağınıza inanıyorum.

Yorumlar