Sınava hazırlanmayı dünyanın en önemli olayı haline getirmeyin.

Siz
çok önemli bir toplantıya hazırlanırken ya da çok önemli bir sunum
hazırlarken bütün ev halkının evham yaptığını gördünüz mü? Çocuğunuz siz
iş yetiştireceksiniz diye gezmesini erteliyor mu? Eşiniz size uzaktan
acıyan gözlerle bakıp bakıp iç çekiyor mu? Her misafirliğe gittiğinizde
ya da birisi size geldiğinde “Bizimki de sunuma hazırlanıyor işte…” diye
başlayan uzuuun muhabbetler açılıyor mu? Siz iş yetiştirmek zorunda
olduğunuz zamanlarda bu sohbetlerin sonunda şirketinizin ne kadar
acımasız, ne kadar çarpık vs. olduğu söylenerek kafanız bulandırılıyor
mu? Siz ne zaman TV izlemek, yemek yemek, biraz kafa dağıtmak isteseniz
eşiniz sizi gördüğü yerde iğneli iğneli “Git işini bitir, herkes terfi
alacak sen yerinde sayıyorsun!” diyor mu?
Ben söyleyeyim. Bunların yarısı bile olmuyor.
Bu
sınav çocuğunuzun geleceği için bir adım. Bu sınavın bir yıl sonra
tekrarı var. Bir yıl çok uzun bir zaman değil. Daha geçen gün siz
dediniz “Daha dün gibi!” diye. O zaman bu kaos niye? Bu “Yeter ki
çalışsın biz bu sene hiçbir şey yapmayalım, ama o da yapmasın, sadece
çalışsın!” halleri niye? Evet, başarı istiyorsunuz, evet iyi bir
geleceği olsun istiyorsunuz. Ama rica ediyorum, lütfen YKS ve
üniversiteye girmek dünyanın en önemli şeyiymiş gibi davranmaktan,
evhamlanmaktan, o acıyarak bakan gözlerden, o her gelene dert
yanmalardan vazgeçin.
Bugün
YKS yarın başka bir sınav ya da sistem olacak. Çocuğunuz üniversiteye
başlarsa daha ilk vizesine çalışırken “YKS’ye çalışmak ne kolaymış.”,
diyecek. Giremezse tekrar hazırlanacak. Hatta ve hatta (bazı veliler bu
kısımda kalp krizi geçirebilir, aman dikkat :) ) çocuğunuz üniversiteye
şu an gitmek istemediğine karar verirse bile dünyanın sonu değil.
Üniversite günümüzde başarının yegâne anahtarı değil. Evet, önemli; evet
birçok şey için gerekli ama her şeyin başı veya sonu değil. Bunu siz
benden bile iyi biliyorsunuz.
İçinde
eğlence ve gezmeyi içeren aktivitelerinizi erteleyip durmayın. Yemek
saatlerinizi, aile kurallarınızı YKS için değiştirmeyin. Evde olağanüstü
hal varmış gibi davranmayın. Ev ve aile düzeninizi koruyun. Siz sakin
olun ki o da sakin olsun. Siz bilinçli ve anlayışlı olun ki, çocuğunuzun
içi huzurlu olsun.
Ona sormadan kafanızdan meslek belirlemeyin!

“Bizim bütün aile doktor, oğlumuz da haliyle doktor olacak kehkeh…”
“Öğretmen olacak benim yavrum! Ben olamadım, çok istedim, benim güzel kızım olacak!”
“Yavrum sen bu kafayla nasıl mühendis olacaksın?!”
“Doktor, avukat, mühendis olamazsan para kazanamazsın, aç kalırsın!”
“Biz sen abuk subuk bir bölüm oku da işsiz kal diye mi ödüyoruz o kadar parayı!?” (Favorim)
Sizin cümleniz hangisi?
Her
ebeveynin gönlünden çocuğu için geçirdiği bir meslek vardır. Yirminci
kere tekrarlıyoruz belki ama çocuğunuz için en iyisini istiyorsunuz.
Peki sizin için “En İyi” ne demek? Sizin seçtiğiniz mesleğin çocuk için
en iyisi olduğunu nereden biliyorsunuz?
Kendim
dâhil o kadar çok insan tanıyorum ki üniversitede okuyacağı bölümü
kendisine değil ailesine göre seçip mutsuz olan. Senelerini yitiren.
Ailesini bunun için asla affetmeyen. Çocuğunuz için istediğiniz bu mu?
Çocuğunuz mühendis olmazsa, doktor olmazsa, avukat olmazsa onu daha az
mı seveceksiniz?
Çocuğunuz,
sizin hayallerinizi gerçekleştirmek üzere dünyaya gönderilmiş bir
varlık değil. Nasıl ki siz de kendi ailenizin gerçekleştiremediği
hayalleri gerçekleştirmek için açılmış yeni bir sayfa değilseniz, onlar
da sizin yeni sayfanız değil. Onun hayatı kendisine ait. O, sizin ona
çizdiğiniz yolda mutlu olamayabilir. Siz çok iyi bir cerrahsınız diye o
da bundan keyif alamaz. “E biz keyif aldığımızdan mı yapıyoruz?”
diyebilirsiniz, bu tamamen sizin probleminiz.
Bir
diğer konu da iş bulma, para kazanma, rahat bir hayat sürme konusu.
Hala sadece mühendis, doktor, avukat olmayınca para kazanılmadığını
düşünüyorsanız size ilk söyleyeceğim şey bu ülkede şu an her 3 mezundan
1’inin işsiz olduğu, geri kalanın yarısının da kendi okuduğu bölümle çok
alakasız bir meslekle uğraştığıdır. Bu da bize gösteriyor ki, artık
bölümü ne olursa olsun çocuğunuz işsiz kalabilir. Üniversitede okumak;
hatta çok iyi bir üniversitede okumak çocuğunuza iş garantisi vermiyor.
Mutluluğu parayla ölçmek ise tamamen ayrı bir yazı konusu. Şunu
unutmayın: Başarılı insanlar mutlu olmaz, mutlu olan insanlar başarılı
olur.
Çocuğunuz içinden
geçen mesleği söylediğinde ona söylemeniz gereken şey “O bölümü okursan
para kazanamazsın!” diye sinirlenmek değil, “O bölümü okursan kendini ne
şekilde geliştirmelisin ki para kazanabilesin?” diyerek yapıcı bir
yaklaşım sergilemek olmalı. Kendisi mühendis olmak istiyorsa onlarca
mühendislik bölümünden hangisinin onun becerilerine ve karakterine uygun
olduğunu birlikte araştırmalısınız. Ne olacaksa kendi olmalı, neyden
vazgeçmek istiyorsa kendi vazgeçmeli. Kararlarını kendi veren kişi kendi
sorumluluğunu kendi alacağı için ileride olası bir kötü koşulda
toparlanması, baştan başlaması daha kolaydır. Kendisini yanlış
yönlendiren insanları suçlayacağı vakti geri ayağa kalkmak için harcar.
Bu beceriyi ona kazandırmalısınız. Bunu da kararı ona bırakmak ve
hedefine ulaşmak için gereken desteği vererek yapmalısınız.
İsteksiz
bir avukat olup 35 yaşında hayattan soğuyacağına; mutlu bir sosyolog
olmasını tercih etmelisiniz. Onu dünyaya getiren kişi olarak onun
mutluluğunu desteklemek sizin en büyük görevlerinizden biri. Bunu
başaracağınıza inanıyorum.
Yorumlar