Birinin artık size gerçeği açıklaması lazım diye düşündüm. 😋
Büyüklerin neden hiç genç olmamışlarcasına kısıtlayıcı olduklarını; en zevkli şeyleri yasaklamaya çalıştıklarını; resmen sen zevk alamayasın diye özellikle çaba sarf eder gibi davrandıklarını düşündün mü? Peki, uyuman gerektiğini bildiğin halde uyuyamamana, karar vermen gereken şu önemli konularda kafanın feci şekilde karışmasına, herkes "Takılma söylenenlere!" demesine rağmen en ufak söze kafayı saatlerce takmana, çalışman gerekirken içindeki canavarımsı arzunun gezmek tozmak-birkaç el oyun atmak-telefona bakmak-muhabbet etmek (kısacası o sırada yapman gereken dışında herhangi şey yapmak) için can atmasına gıcık oldun mu?
Bakma bizlerin böyle bilirkişi gibi konuştuğumuza, biz de gıcık olduk. Vallahi bak, cidden olduk. En aklı başında olanımız da oldu. Olmama şansımız yoktu.
Neden mi? Çünkü PREFRONTAL KORTEKS dediğimiz beyin bölümümüz daha gelişimini tamamlamamıştı. Amigdala dediğimiz minnoş parça ondan daha hızlı hareket ediyordu. Nükleus Akumbens ise işleri iyice olmadık tarafa sürüklüyordu.
Size oyuncularımızı baştan tanıtayım:
Prefrontal Korteks (kısaca PK diyelim): Beynimizin eeen son gelişen kısmı. Önde bir yerlerde bu PK. Yani aslında sende bundan var, yok değil, fakat tam aktif değil. Yavaş çalışıyor henüz. Ve bu senin suçun değil ya da hızlansın diye senin yapabileceğin bir şey yok. Büyümen lazım sadece. Zamana ihtiyaç var deme sebebimiz bu yani. Hatta benim artık 18 yaşından büyüklerle çalışma sebebim de bu, hatta ve hatta bence öğrenciler liseden hemen sonra üniversiteye başlamamalı dememin sebebi de bu. PK, bizim zamanı düzgün kullanmamızı-ileride olacakları mantıklı şekilde değerlendirmemizi sağlayan bir arkadaş. Ben bu yazıyı yazmaya şöyle karar verdim: Tatildeydim, akşam üstüydü. İnsanlar akşam yemeği için hazırlanıyorlardı. Su kaydırağının suyu kapatılmıştı. Ve o sarı kocaman su kaydırağından YUKARI çıkmaya çalışan bir velet gördüm! Aklım çıktı! Dedim "Deli mi bu?! Düşecek! Düşünemiyor mu bunu?!? Hiç aklına gelmiyor mu bir ayağı kayıp düşse kolu bacağı kırılır!" Sonra aklıma geldi, e ben de küçükken çok zevk alırdım kaydıraklara tersten tırmanmaktan! 😳 30 yaşında sıkıcı bi gıcığa nasıl dönüştüm? Nasıl o zevkten vazgeçtim? Ve, cidden, bu çocuk deli mi? Ben deli miydim? Deliydiysem nasıl akıllandım-uslandım? Şimdi bırak kaydırağa tersten çıkmayı, o su kaydırağına normal bile binmeye bile çekinirim.
Dur neyse, PK bizim mantıklı ve biraz da korkak yanımız. Aynı zamanda bizi "Efendi çocuk" yapan şeyimiz. Onun sayesinde "Düzgün" davranıyoruz.
İkinci oyuncumuz:
Amigdala: Bu böyle minicik bir şey. Beyninin arka tarafında duruyor. Adı badem demek zaten, kendi de bademe benziyormuş. Amigdala bizim ani tepkileri kontrol ediyor. Bu da hemen gelişmiyor fakat şu an sende gelişmiş durumda. Amigdala'nın görevine şöyle örnek verebiliriz: Daha evvel elini ütüye dokundurunca yandıysan, sıcak ütü gördüğünde Amigdala "Elleme sıcak!" diyor, ellemiyorsun. Daha evvel Matematikte başarısız oldunsa Amigdala "Yapamazsın." diyor, denemekten vazgeçiyorsun. Daha evvel sınava girdiğinde en ufak sıkıntı yaşadınsa tekrar sınava girerken Amigdala "Kork!" diyor sen de korkuyorsun. Köpek havlayınca kaç diyor kaçıyorsun, espri görünce gül diyor gülüyorsun. Amigdalanın kuklası gibi bir şey bedenin. PK gelişince bu iş böyle olmuyor. PK biraz Amigdala'nın ablası gibi. Geç gelen abla. Amigdala "Kork!" diyor, PK diyor ki "Yav bi dur, belki bu sefer sıkıntı çıkmaz." ya da Amigdala "Tırman! Zevkli!" diyor, PK diyor ki "Dur ablacım, kolun filan kırılır düşersen. O zevke değmez."
Bir de Nükleus Akumbens (kısaca NA diyelim) var. NA da şu an sende gelişmiş durumda yaş itibariyle. Hiiiç bilimsel açıklamasına, hormonuna vs girmiyorum. Direkt diyorum ki NA, Amigdala'nın gaza gelmiş yancısıdır. Net.
Muhabbet şöyle gelişiyor: Amigdala diyor ki "Ders çalışmak canını sıkmıştı." NA diyor ki "Evet aaabi yeaaa çalışma yeaaa napcan yeaaa boşver yeaaa sonra çalışırız, gidek iki pes atak yeaa" ya da bir tişört gördün, çok güzel, ama pahalı. Amigdala diyor ki: Bunu alınca mutlu olacaksın. NA diyor ki "Ya bence kesinlikle almalısın! Çok süper yakıştı, aşırı datlış oldu üstüne! Ya bakar mısın çunaaaaa çooookkk taaaatlıııııığğğ 😍 Kesinlikle alıyoruuuuzzz!!" Orada PK olsa "Sus bakiym sen, babana nasıl açıklayacaksın bu parayı? Hmm? Saçmalama, bi tişörte bu para verilmez. Hem evde var bi sürü benzeri. Daha yeni aldık!" diyecek. Ama PK ya oraya hiç gelmiyor ya da geç geliyor (Mesela sen tişörtü aldıktan ve babandan tekrar para istedikten-baban da "Daha dün vermedim mi?!" dedikten sonra.)
Evet, yine çok yazdım. Şimdi derse ve başta yazdıklarıma bağlıyorum konuyu:
1) Büyüklerin sana kıllık olsun, aman sen gıcık ol, hiç eğleneme diye koymuyorlar o kuralları. Kabul etmek zorundasın: Sende yaşın yüzünden PK onlardaki kadar hızlı değil. (25'ten sonra filan anca tam hızına kavuşacak.) Sen "Nolcak ki ya uuufff!" diyorsun ya, onlar neler olabileceğini ve o olacakların cidden gerçekten olabileceğini bildikleri için "Hayır!" diyorlar.
2) Doğru olanın ne olduğunu biliyorsan, lütfen PK'in gelmesi için biraz bekle. Ortamı Amigdala ve NA'ın gazına bırakmamaya çalış. Bu kadar şeyi sırf olan bitenin farkında ol diye yazdım.
Sosyal çevre (Arkadaşlar, aile, tanıdığın ya da tanımak istediğin insanlar) içinde kabul görmeyi istemen, PK'in yavaşlığından kaynaklı. İnsanların söylediklerine takılmansa Amigdala ve NA'in halt etmesi. O içindeki "Off başaramazsam hakkımda şöyle düşünecekler!" ya da "İstediğim meslek hakkında böyle diyorlar!" deme sebebin Amigdala'nın daha evvel o kişilerin konuşmalarını kaydetmiş olması, NA'inse rezil olmayalım hep bizi beğensinler hep aferin desinler bize, hep süper olalım en çok bizi sevsinler kafasından ötürü. PK gelince diyecek ki: Önemli olan bizim istediğimizin olması. Hep onların dediklerini yaparsak da mutsuz olabiliriz. Mutsuz bile olacaksak kendimiz olalım. Herkes bizi sevmek zorunda değil.
ÇOK ÖNEMLİ NOT: "Ooo ana kuzusuna baak, sen içme içme, sen git sütünü iiç! Gerizekalı!" diyen birileri varsa çevrende Amigdala "Dışlanacaksın. Dışlanmak seni üzmüştü." der. NA "Ya bak herkes içiyo, bi fırt da sen al, nolcak ki, rezil etme bizi!" der. Orada PK olsa "La bizim bunlarlan ne işimiz var tövbe yaaa! Tiplere bak! Kalk kalk oturduğun kabahat!" der. Gençlikte edindiğimiz kötü alışkanlıklar da hep PKsizlikten. Aman diyeyim!
3) Farkındaysan Amigdala hep "Önceden şöyle olmuştu." diye başlıyor. Çünkü Amigdala düşünürken ileriyi göremez. Sadece deneyimlerden ve o elindeki deneyimin ne hissettirdiğinden yola çıkar. NA ise sadece o an hangisi işine geliyorsa onu ister. Zevkli olan, haz verecek olan neyse o onu seçer. Hangisi doğru, hangisi mantıklı diye bakmaz hiç. PK ise durumları mantıklı değerlendirmeni sağlar. Yani önceki sınavın kötü geçmişse, Amigdala der ki "Sınavlar kötü geçer. Sınav kötü." NA der ki "Kötüyse kaçalım. Niye kötü hissedelim ki eğlenmek varken?! Boşver kanks, salla!"
PK'i beklemelisin. PK arkadan nefes nefese yetişip "Ya önceki kötü geçtiyse bi sebebi var, çalışmamıştık ondan kötü geçti. Çalışırsak kötü geçmez! Gayet de iyi geçer. Çalışalım!" diyecek. Çünkü mantıklı olan bu.
4) Hani bana diyorsunuz ya: Ya ben hiç böyle düşünmemiştim Seray Ablaaa!!! 😍😍 Durumlara nasıl böyle bakıyorsunn?!?
Bu ben süper zeki, senden 100 kat bilgili filan olduğumdan değil. Senin yaşında ben de olaylara 30 yaşındaki Seray gibi bakamıyordum. (Hatta bence çoğu 1999lu öğrencim benim 18 yaşımdan daha akıllı.) Bakamazdım. PK çalışmaya başlayınca değişti her şey. Eğer bana yol gösteren, dışarıdan PK'lik yapan biri olsaydı çok iyi olurdu. Elimden geldiğince yaptığım şey sizin PK'iniz olmak. En azından sizinki tam aktif oluncaya kadar. Sizin konularınız hakkında bilgili olmam sizden değil, diğer büyüklerinizden farklı düşünmemi sağlıyor sadece.
5) Hep PK'in yavaş olmasının negatif yönlerini yazdım. Halbuki PK'in yavaş olması sizin yaşınız için iyi bir şey. Çünkü adı üstünde "Tam Delikanlı çağlarınız!" PK hep mantıklı olduğu için bazı riskleri almanıza engel olur, oysa hayatta risk almadan pek bir şey deneyimlenmiyor. Gezmek-görmek-eğlenmek-tanışmak-denemek... E Amigdala'nın o deneyimlere ihtiyacı var ki ne olunca ne olduğunu bilsin. Ailen "Bizimle aynı şehirde kal!" diyecek, evet mantıklı olan o belki. Maddi olarak daha kolay. Ama içindeki o delikan cesareti olmasa (yani PK orada olsa) tek başına yaşama fikrine atılamazsın. Tek başına yaşama deneyimini elde edemezsin. Kendi ayakların üstünde durmanıysa bu tarz deneyimler sağlar. En başta ne dedik? Sıcak ütüye değdiğinde sıcak olduğunu bildiğinden dokunmazsın. Sıcak ütüye hiç dokunmamış biri dokunmaması gerektiğini bilmez. İyi ki çocukken dokundun da elin yandı, 35 yaşında elini yakmaktan iyidir.
O tişörtü almazsan, parasız kalmayı 2 çocuğun varken deneyimlemek zorunda da kalabilirsin.
Ve sınavın kötü geçmezse, çalışmayınca sınavın kötü geçebileceğini öğrenmiş olmazsın.
Özetle: Salak değilsin, deli değilsin, beceriksiz değilsin, tembel teneke ya da işe yaramaz haylazın teki değilsin. Sadece GENÇSİN! Yaşın ilerledikçe hepsi normale dönecek. Daha mantıklı düşüneceksin, kafan her şeye takılmayacak, daha kolay karar alacaksın. Şimdi, NA'i dinle ve "Hayatın tadını çıkar kanks!" (Ama tabii anne-babanızın her dediğine de karşı gelmeyin, tedbirlerinizi alın. En azından sıkıntı yaşadığınızda arayacak bir abla-abi birisi olsun. 😉 )
Not: Bu yazıyı yazmamı sağlayan en iyi kaynak Açık Bilim sitesinde Bahadır Ürkmez'in yazdığı yazıdır. Kendisi konuyu ebeveyn penceresinden yazmış. Okumak isteyenler için link:
Yorumlar
ki varsın ��