Verimli Ders Çalışmak Üzerine



“Verim” kelimesi anlaşılacağı üzere “Vermek” fiilinden geliyor. Burada verilen şey sonuç. Yani bir şeyin verimliliği demek işleme sokulan “Girdi”den en fazla “Çıktı”yı, en fazla/faydalı sonucu elde etmek demek. Kitap ağzını bırakırsak eğer: Verimli demek, ortaya koyduğunuz çaba karşılığında en fazla sonucu görmek demek. 
Makinelerin yaptığı üretimde verimi ölçmek için formül bile var: 

Verim = (Çıkan Enerji/Sağlanan Enerji) x 100

(Her şeyin içinde matematik var evet!!!)
Ders çalışmaya uyarlarsak eğer 
Verim = (Öğrenilen miktar/ Harcanan saat) şeklinde çevrilebilir. Eğer makine olsaydık böyle olurdu ama makine değiliz. O yüzden böyle çevirmiyoruz. Yani “Az zamanda ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar verimliyimdir.” gibi bir cümle kuramıyoruz. Neden?
Çünkü “Öğrenme” dediğimiz şeyin doğasında az zamanda olmak yok. Cümle geçersiz.

O zaman ders çalışırken verimi neyle ölçeceğiz?
Sürdürülebilirlikle! Yani devam ettirebilmeyle. 
Verimli bir plan 1 saatte 200 soru çözmek, 50 sayfa okumak değildir. Tek sefer yapabileceğiniz ya da tek sefer bile yapamayacağınız planlar kesinlikle verimli değildir! 
Bir planın verimli olması için:
- Amaca yönelik ve amaca uygun olması
- Mantıklı, uygulanabilir olması
- Tek sefer değil, uzun vadede devam ettirilebilir olması
- Bozulduğu takdirde B planının olması
gerekir. 

Amaca yönelik olması ne demek? Geometrin kötüyken tutup da coğrafyaya ağırlık vermemek demek. Yahut konu eksiğin varken kendine soru dayamamak, mantıklı biçimde konu çalışmaya yönelmek demek. Konu ve soru çözümünde sıkıntı yokken ama deneme çözerken sıkıntı yaşarken deneme yapmaktan kaçmak için konuları bitirmeye kafayı takmamak demek. Neyi düzeltmek istiyorsan ona uygun plan yapmak demek. Üniversiteliler için konuşursak: Bir derste okuman gerekenler varken gidip de kolay bulduğun dersi çalışarak vicdan rahatlatma yoluna gitmemek demek. AKTS’si yüksek olan derse önem vermek, 1-2 AKTS olan derse abancam derken 5-6 AKTSliyi boşlamamak demek. Amaca yönelik planlama budur.

Peki gün içinde çalışırken verimlilik nedir?

O günden beklentinizi olabildiğince gerçekleştirmiş olmak demektir. Fazlasını gerçekleştirmiş olmak fazla verimdir (bu durumda ya planlamada hata vardır ya da sürdürülebilir değildir.) Beklenenden azını yapmış olmaksa düşük verimdir. 
Bazı zamanlar düşük ya da fazla verimli olabiliriz ama hep düşük ya da hep yüksek verimliysek:
Planlamada hata vardır. Ya kendimizi tanımayıp, çevreden etkilenip gerçek dışı beklentilere giriyoruzdur kendimizden. (Kendine her gün 500 soru yazıp ancak 120 çözebilen biri buna örnek olabilir. Nerden esti de 500 yazdın ki oraya?!)
Eğer hep fazlasını yapabiliyorsak da planlama yaparken elimizi korkak alıştırmışız demektir. (Bu da kendine 50 soru yazıp 100 çözünce mutlu olan kişidir.)

Bir insan olarak her gün kendimizden aynı verimi beklemek pek doğru değil ama aşağı yukarı ortalama bir verimimiz vardır. Zamanla, sürdürdükçe ve alıştıkça miktar artar ama bir sınırı da vardır bunu unutmamak lazım. 
Verimden bahsederken örnek olarak hep soru sayısı verme sebebim “Verim” denen şeyin ölçülebilen, sayılabilen şeyler üstünden konuşulan bir kavram olması. Mesela verimli öğrenme dediğimizde sizi konuyu okurken ne kadar anladığınızı ne yazık ki ölçemeyiz. Ne kadarını hatırladığınızı ölçebiliriz ama hatırlamakla anlamak aynı şey değildir. En çok düşülen hata da bu zaten. 
Öğrenmenin asıl beklenen sonucu anlamak sonra da hatırlamaktır. Anlamayı o an ölçemiyoruz. Deneme sonucu ya da sınav sonucu bile anlamayı tam olarak vermiyor. 
Anladığını anlamanın tek yolu anlatabilmek. 

E o nasıl olacak? Yazarak ve konuşarak. Sana öğretilmeye çalışılan şeyi kendi cümlelerinle yazmak, kendi cümlelerinle bir başkasına iletmek (kulaktan kulağa oynar gibi) senin ne kadar anladığını gösterir. Ve bu asla kısa süren bir şey değildir. Kendine ait bir süresi vardır. Bizim kısıtlamalarımızı umursamaz. 2 saatte anlayacağım bu konuyu demeniz beyninizin umrunda değildir. O hazırsa 1 saatte anlar istemezse 5 saatte anlar. (En başta insanda verimi makine gibi hesaplayamayız deme sebebim de bu. Konması gereken çaba belli değildir, çıktı belli değildir.) 
Bizim bu durumda yapabileceklerimiz kısıtlıdır:
- Anlamaya en uygun bulduğumuz ortamda çalışmak (kimi için ev, kimi için kütüphane, kimi için kafe ya da nerede daha hazır hissediyorsa orası)
- Olabildiğince dikkati dağıtan etkilerden uzak durmamız gerekir. (Sevgiliyle tartışmak, diziyi en heyecanlı yerinde bırakmak, ilgi göreceği düşünülen bir sosyal medya paylaşımı yapmak ya da cevabı beklenecek bir mesaj atmak vb.- Yani sorun telefonda değil, çalışmaya başlamadan hemen evvel telefonda naptığında ;) )
- Ne yapacağımızı ve nasıl yapacağımızı biliyor olmak (Planı bu yüzden yapıyoruz. Ne çalışacağına masaya oturunca karar verilmez. Kafa karışır.)
- Kafa uçunca ara vermeyi, sonra da geri dönmeyi bilmek.
- Neden anlaman gerektiğinin BİLİNCİNDE OLMAK. 

Son madde gerçekten önemli. 
Başına oturduğun şey seni entelektüel ve bilgili bir birey yapacak. Bu senin için önemli değilse yaptığın şey anlamsızlaşır ya da yapma şeklin sapar. Aileyi memnun etmek, başkasını geçmek, kendini kanıtlama çabası, “İyi bi puan almak” falan... Bunlar o kadar çabayı beyninin harcamak isteyeceği şeyler değil. Beynin “Benim kazancım ne ben ona bakarım aga” diyecektir. Ona kazanç sunamıyorsan “Çalışmam gerek ama çalışamıyorum, çalışıyorum ama anlamıyorum, odaklanamıyorum...”lar havada uçuşur. 

Özet geçelim: 
Verimli gün için formül: 
Günden beklenen = Gün içinde gerçekleştirilen; Günden beklenen elemanıdır mantıklı, amaca yönelik, uygulanabilir, sürdürülebilir.

Verimli günler dilerim 💜

Yorumlar