Hayır olsun her anı
Ramazan’da da çalış ki
Üzme Seray ablanı
Eveettt... Her sene olduğu gibi bu sene de Ramazan’da ders çalışmak üzerine yazımı yazıyorum. Aslında her sene yeni yazı yazmıyor, öncekini güncelleyip baştan paylaşıyordum ama bu sene 2016’dan beri edindiğim deneyim ve yaptığım gözlemleri de işin içine katıyorum. Üstüne bir de sadece sınavlara çalışanları değil, üniversitelileri de ekliyorum.
O zaman başlayalım:
1) Uyku düzeni
Ramazan’da kendi bünyenize yapabileceğiniz en büyük hainlik, iftardan sonra uyumayıp sahura kadar çalışmaya kalkışmak olur. Bu bir hainliktir çünkü 1-2 gün değil tam 1 ay boyunca melatonin döngünüzü zedelemiş olacaksınız. Uyku düzeniniz 11 Mayıs’a kadar (yani sınava 1,5 ay kalana kadar) itinayla bozulmuş olacak. Sağlık anlamında melatonin neden önemli, gece uykusu neden önemli bunlardan çok sık bahsettik. Sahura kadar ayakta kaldıktan sonra belki biraz daha durursunuz, ama tam sınav saati (sabah 10.00) uykunuz gelecek.
Özetle, günü döndüreceksiniz. Ramazan demek düzenini bozmak demek değil, düzenini korurken vücudunu terbiye etmek demek bir bakıma da, yanlışsam düzeltin. Hem düzenin bozulacak hem sağlığın bozulacak hem de orucu uykuya tutturacaksan ben ne anladım o işten!!!?? Etmeyin.
İki tane mantıklı uyku düzeni var ama bunlardan biri bu sene Ankara ve daha doğuda yer alan iller için çok da geçerli değil.
- Sahura kalkıp geri yatmamak, iftardan sonra erken uyumak
Bu düzen özellikle sahuru 4.30 ve sonrasında olan iller/günler için en erken 4.00’te kalkmak suretiyle geçerli olabilir.
Avantajları: Sahurdan sonraki komple tok olduğunuz 3-4 saati çalışarak geçirebilirsiniz. Günde 7-8 saat çalışan birinin işi 14.00-15.00 civarı biter molaları da katarsak. Bu da en aç olduğunuz saatlerde dersinizin kalmamış olması demek. Dersten sonra 1-2 saat kestirip iftara hazırlanabilirsiniz ama o uyku Feylule denen, ikindi namazı-akşam namazı saatleri arasına denk gelmemeli. Sersem gibi olursunuz. Hem de iftardan sonra erken yatmanız gerekirken daha geçe kalırsınız.
Dezavantajları: Dersten sonra yatmayı ve iftardan sonra erken yatmayı gerektirdiği için yine düzeni biraz bozar. Düzeni bozar ama melatonin düzenini bozmaz ve sınav saatinde de halen ayakta olabilmeyi sağladığı için çok sorun değil. Sıkıntı şu ki: Sahur saatleri geriye doğru gidiyor. Örneğin, Ankara’da ilk sahur 4.38’de. Yani 4’te kalkan biri gayet rahat yetişir sahuruna. Ama 15 gün sonra sahur 4.16’da hatta mayısta 4.00’ten de önceye doğru gidiyor. Kalkış saati 3.20 dolaylarına düşüyor. 3.20’de kalkıp sonrasında uyanık kalmaya çalışan ve ders çalışan bünye 11.00-12.00 dolaylarında paket olur. (Yaşadık bunu...) Sahurdan hemen sonra oturmayan da çok. İftardan sonra uyumamaya eşdeğer etkilere yol açtığını söyleyebilirim.
O yüzden bu yöntemi sadece sahura 4.00 ve sonrasında uyanarak yetişebilenlere tavsiye edebilirim.
- Düzeni bozmadan, sadece sahur için uyanıp bitince geri yatmak
Asıl olması gereken düzen budur. Normal zamanlarda da uyanma saatinizin 7-8 dolayları olup, en geç 9’da kalkmış olmanız gerektiğini düşünürsek; hem sağlık hem sınav hem orucun hakkını vermek anlamında önerilen de bu şekilde bir düzen oturtmaktır. Bir önceki anlattığım düzen ne yazık ki birçok ildeki öğrenciye uygun değil zaten saatler dolayısıyla.
Avantajları: Düzeninizin bozulmasını engeller ki bu sınav süreci için önemlidir. Düzen kolay bozulur ama geri toplaması çok zorlayabilir. O düzeni toplarken çalışmaya devam etmek için sadece 1,5 ayımız kalıyor Ramazan’dan sonra. O yüzden düzene bu denli takmış durumdayım.
Dezavantajları: Daha aç çalışmaya başlarsınız. Sabah çok sorun olmuyor. Öğleden sonraya kalan işler olabildiğince bildiğin yerden tekrar yapmak, kaptırıp soru çözmek, daha az zorlayan dersin tekrarı vb. olursa orada da çok sorun çıkmıyor. Çalışırken çok oyalananların programı yetişmeyebiliyor çünkü iftardan önceki son 1-1,5 saatte odaklanmakta zorlanmalar, baş ağrısı vs. çıkabiliyor. Yine de bu yöntem daha mantıklı.
2) Orucun ders çalışmaya etkileri
5 senedir öğrenci çalıştırıyorum, yani üniversiteye giriş sınavına hazırlanırken geçireceğim 5. Ramazan ve yüzden fazla farklı seviyelerde öğrenciyi Ramazan’da gözlemleme şansım oldu. Gördüğüm şey şudur:
- Halihazırda düzeni oturmuş, neye niye çalıştığını bilen ve çalışmaya alışmış öğrenciye hiçbir şey olmuyor. Performans çok ama çok az etkileniyor, belli dahi olmuyor. Net kaybı olmuyor. Yerinde saymayı geçtim, ileriye doğru gidebiliyor bile.
- Çalışmaya bünyeyi bir tür alıştıramamış, zorunda olduğu için çalışan ve çalışmayı çile olarak gören öğrenci için Ramazan çalışmamak için inanılmaz güzel bir bahaneye dönüşüyor. Hele de bünye oruç tutmaya alışık değilse, ilk günden itibaren ben ne demişsem demiş olayım saçma bir düzen kurmaya çalışma; kendi sınırlarını göz ardı ederek plan yapma ve sonra da ilk mide gurultusunda çalışmayı bırakıp “Yapamıyorum ben ya...” demeler başlıyor.
Doğruya doğru. Zaten ite kaka ilerlemiş aylar boyunca. Bir de üstüne oruç rehaveti bindi mi, dua ediyoruz ki bari bildiklerini unutmasın! Üstüne bir de bayram oluyor, orada artık hiç çalışmamaca... Sonra öğrenciyi “Son 15 gün AYT hızlı bitirme kampı” türü şeylerden topluyoruz.
Genelde “İftardan sonra çalışırım.” düşüncesi oluşabilir ama iftar sonrası vücudun şekeri artıyor, kan beyne değil mideye yoğunlaşıyor. O sebepten iftar sonrasına iş bırakmamaya çalışın. Zaten de erken yatmak gerek. İftardan hemen önceki 2 saatlik dilimde artık odaklanmak gerçekten zorlaşıyor. Vücutta bir uyuşukluk baş gösteriyor. Bu zaman dilimine “Beyni otomatik pilota takıp da yapılabilen” işleri bırakmak daha sağlıklı olur. Baksanız dahi görmeyeceğiniz şeyler büyük kayıp olmayacak konuların tekrarları/soruları/düzenlemeler ve belki not temize çekmeler...
Yediğinize içtiğinize de dikkat etmek; sadece yemek olarak değil genel olarak hiçbir şeyi ABARTMAMAK bu ayın temasını oluşturuyor.
3) Üniversiteliler... Finaller... ALES
Normalde Ramazan yazısına üniversitelileri katmazdım. İlk defa katıyorum. Çünkü Ramazan’da okula gidip gelirken sorun çıkmıyordu. Siz çok deneyimlemediniz çünkü son Ramazanlar okulların açık olduğu zamanlara denk gelmemişti ama Ramazan’da okulda olmak aslında çok keyiflidir. Seneye inşallah...
Geçen sene hocalar sınavları ve dersleri çok da sıkı tutmadı bildiğimiz üzere, o sebepten oruç tutuyor olmak geçen sene de o kadar da fark yaratmadı. Ama bu sene farklı.
Dersler online olarak devam ediyor. Ramazan 11 Mayıs’ta bitiyor, sonra bayram akabinde final dönemi!
Oruç rehavetiyle derslere girmeyince, boşlayınca ne olacak? Canlı yayını açıp geri uyuyunca ne olacak? Finallere 1-2 gün kala tutuşacaksınız. En iyi ihtimalle hocalar makale ödevi verir ya da take-home yapar ama kurtarır mı? Sizin de bünye allak bullak olmuşsa toparlayıp tekrar okula adapte olmak çok zorlar. Sizi de ekleme sebebim, okuyun yukarıdaki düzenleri, seçin birini demek. Yatma kalkma saati evde iyice birbirine girmiş, hallaç pamuğu gibi bir kafayla finallerle yüzleşmeyin demek. Derslerden (hala kopmadıysanız) Ramazan’da kopmamak, hatta koptuysanız da toparlamak için önemli bir zaman. Zaten her yer kapalı, gidecek yer yok.
Erteleneceğini sanmadığım bir de ALES var 2 Mayıs Pazar günü. “Sınavlara çalışanlar” için yazdığım her şey onlar (yani biz) için de geçerli. Hayırlısıyla sınavımızı da atlatalım, mezun da olalım, kurtulalım(!)
Ben iş ve okul derken ALES’e pek zaman ayıramadım. Çözümüm, sınava girecek diğer kişilere “Yapamadığınız soruları bana atın ben de çözmeye çalışayım.” demek oldu. Yapamadığımın cevabını internette arayıp, bulunca da karşımdakine anlatıyorum. Kalıcı oluyor.
-0-0-0-0-
Ramazan da bir sınav ve ÖSYM’nin yaptığı bir sınav olmasa da. Doğrusunu yanlışını söylemek benim haddime değil. Ama her sınavın bir tekniği, ölçtüğü bir şey ve o ölçümün bir amacı vardır. Sınav için evvela kendi bünyeni sonra sınavın beklentisini iyi anlamak önemlidir. Öyle hurraaa diye dalınmaz. Kendini parçalayarak, kendine zarar vererek ya da çok zorlayarak olmuyor bu işler. Hayata ve hayatın akışına; kendi bedenine, kendi olanak ve sınırlarına saygı duymak; bunların farkında olarak neyi nasıl yapacağını kurgulamak gerek. Açgözlü olmamak gerek, oldurduklarımıza şükretmek olmayanın da nasıl oldurulabileceği üstünde düşünmek, hiç imkan yoksa da olmayışındaki hayrı aramak gerek.
Kendi beyni, kendi aklı fikri yokmuş gibi her gördüğü söze atlamamak, her söylenene inanmadan evvel düşünmek, tartmak gerek. Bilgin, o sözü anlamaya yetmiyorsa, güvenilir kaynaklardan araştırıp öyle yol çizmek gerek.
Söz ki söylene düşünülüp
Anlama derdine bürünülüp
Bilgini bedende koruyacaksan
Evvela sıhhatin öne düşürülüp
Bir hatam olduysa affola, cümlemize hayırlı Ramazanlar ola!
Yorumlar